çalmak

çalmak
"1. /ı/ to steal, take (something) unlawfully. 2. /ı/ to ring or toll (a bell); to peal (bells); to sound (a trumpet); to blow, toot (a horn or whistle); to buzz (a buzzer). 3. /ı/ to play (a musical instrument, a piece of music, a record, a record player, a tape player, a radio). 4. /ı/ to knock on (a door). 5. (for a bell) to ring or toll; (for bells) to peal; (for a telephone) to ring; (for a buzzer) to buzz; (for a trumpet) to sound; (for a clock) to strike or chime; (for a horn or whistle) to blow or toot, be blown or tooted; (for a musical instrument, a record, a record player, a tape player, a radio) to play, be played; (for a piece of music) to be played. 6. (for a clock) to strike (an hour). 7. /ı, a/ to throw or hurl (something, someone) to (the ground). 8. /a, ı/ to add (an ingredient) to (a liquid). 9. /a, ı/ prov. to spread or smear (one thing) on (another). 10. /ı/ (for frost, copper, soot) to spoil (something). 11. /ı/ to cut (something) diagonally; to cut (cloth) on the bias. 12. /ı/ to chase (a metal object). 13. /a/ (for one color) to be tinged with (another). 14. (for someone´s accent) to have something of (a specified language) about it: Dili Fransızcaya çalıyor. There´s something French about his accent. 15. prov. (for someone´s height) to verge on (a specified length): Boyu kısaya çalıyor. She´s on the short side. 16. to wield (a sword, a whip, an oar) with all one´s might. çalıp çırpmak to steal anything he/she can get his/her hands on. Çalmadığım kapı kalmadı. I´ve left no stone unturned. çalmadan oynamak 1. to be elated, be on top of the world; to be tickled pink. 2. to be very eager (to do something), be raring to go; always to be ready (to do something), be ready (to do something) at the drop of a hat. "

Saja Türkçe - İngilizce Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • çalmak — i, e, ar 1) Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. F. R. Atay 2) Vurarak veya sürterek ses çıkartmak Bir yandan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalmak — yere çalmak, vurmak, yenmek …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • kampana çalmak — gemi, istasyon vb. yerlerde belirli vakitlerde çan çalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • klakson çalmak — korna çalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nöbet çalmak — belli zamanlarda mızıka çalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönlünü çalmak — kalbini çalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bakır çalmak — bakır kapta oluşan bakır tuzları nedeniyle yemek insanı zehirlemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boru çalmak — borazan öttürmek Ellerini burunlarına boru çalar gibi götürerek kümeler arasında geçit resmi yapıyorlardı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bozuk çalmak — argo canı sıkılmış, yüzü asılmış olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalgı çalmak — bir müzik aletini seslendirmek Şu evde ne zaman iki tel çalgı çalsak mahalleli söylemediğini bırakmıyor. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çan çalmak — herkese bildirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”